send link to app

ERisale


4.6 ( 4656 ratings )
Довідники Книги
Розробник: Elma Digital ltd
безкоштовно

Risale-i Nur Külliyatı (Günümüz Türkçesi: Nurdan Mektuplar), daha sık olarak sadece "Risale-i Nur" adıyla bilinmektedir. Risale-i Nur tek bir kitap olmayıp, konu sırası takip etmeyen bir kitaplar topluluğudur. Eserin yazarı, Bediüzzaman (Günümüz Türkçesi; Zamanın En İyisi), olarak da bilinen Said Nursidir.

Tarihçe

Osmanlı alfabesi ile telif edilmiştir. Yazılıp çoğaltılmasında Ahmet Hüsrev Altınbaşak, Hafız Ali, Şamlı Hafız Tevfik, Tahiri Mutlu gibi Said Nursinin ilk talebeleri olarak bilinen kişiler yardımcı olmuştur. [1] Daha sonraları Said Nursinin izni ile başta Asa-yı Musa ve Şualar latin harfleri ile sınırlı sayıda basılmıştır.Daha sonra 1957 yılında ise bütün külliyat Said Nursi tarafından latin harfleri ile bastırılmıştır. Yazar, Risale-i Nurdan önce eser telif etmişse de, Risale-i Nur diye tabir ettiği eserlerden ilk olarak Nurun İlk Kapısı’nı yazmıştır. Ayrıca Kuranı baştan sona tefsir etmek amacıyla orijinal hali Arapça olan İşaratül İcaz isimli eseri yazmıştır. Bu eserin yazımı, I. Dünya Savaşına denk geldiği için ancak Fatiha Suresini ve Bakara Suresinin ilk 32 ayetinin tefsirine kadar devam etmiştir. Yazar, Kuranın tamamını bu şekilde 60-70 cilt olarak tefsir etmeyi düşünürken, çeşitli sebeplerle Türkçe bir Kuran tefsiri olan ve 130 temel konudan oluşan Risale-i Nuru telif etme kararı almıştır.
Said Nursi, Risale-i Nurun yazımına 1925 yılında başlamıştır. Yazıldığı süre boyunca çeşitli suç isnatları ortaya çıkmış ve davalar açılmıştı.2009 yılı itibariyle Risale-Nurlar hakkında 1000den fazla beraat kararı verilmiştir.

İçerik

Said Nursînin Kur’anın kelam ayetlerini farklı bir bakış açısıyla yorumladığı eserlerdir. Risale-i Nur, Kuranın baştan sona tüm ayetlerini değil, özellikle imanî hakikatler (İslam terminolojisindeki karşılığı ile kelam) ile ilgili 1000 civarında ayetini açıklamaktadır. Yazar ayetlere getirilen bu açıklamaların, diğer ayetleri de yorumlayabilecek bir altyapı kazandırmasını hedeflemiştir. Risalelerde amellerin nasıl işleneceğinden ziyade amellerin niçin yapıldığına dair sorular cevaplanmaya çalışılır. Amellerin nasıl yapılacağına dair bilgi veren ayrıntılı çok az yazı bulunmaktadır. “Namaz niçin kılınır?”, “Niçin belli vakitlerde eda edilir?”, “Ahirete imanın delilleri nedir?”, “Allahın varlığının delilleri nedir?” türünden soruların cevabı verilmeye çalışılır. Teknik açıdan sınıflandırıldığında, Risale-i Nurun bir fıkıh kitabı değil, bir kelam kitabı olduğu söylenebilir.
Said Nursiye göre devir, islamın temel esaslarının ihmale uğradığı, iman hakikatlarına etraflıca hücum edilen bir devir olduğundan, bu devirde imanı kurtarmak diğer iman hizmetlerinden daha önemlidir. Tarikatların vazifesini geçmiş devirlerde güzel bir şekilde ifa ettiklerini, fakat bu devirde tarikattan ziyade hakikatın önemli olduğunu belirtmiştir. Geçmiş asırlarda tasavvuf yoluyla islama hizmet eden Abdulkadir Geylani, Şah-ı Nakşibendi ve İmam-ı Rabbani gibi alimlerin bu zamanda bulunmuş olmaları durumunda bütün çabalarını iman esaslarının ve islam akidelerinin kuvvetlendirilmesine sarfedeceklerini ifade etmiştir. "İmansız Cennete gidemez; fakat tasavvufsuz Cennete giden pek çoktur. Ekmeksiz insan yaşayamaz, fakat meyvesiz yaşayabilir. Tasavvuf meyvedir, hakaik-i İslâmiye gıdadır."[3] sözleriyle iman hakikatlarına verdiği önemi dile getirmiştir.
"Mevlana benim zamanımda gelseydi, Risale-i Nuru yazardı. Ben de Hz. Mevlana zamanında gelseydim Mesneviyi yazardım, O zaman hizmet Mesnevi tarzındaydı, şimdi Risale-i Nur tarzındadır" [4] sözüyle Risale-i Nurun bu zamandaki insanların ihtiyaçlarına cevap verdiğini ifade etmiştir..